NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَبُو بَكْرِ
بْنُ أَبِي
شَيْبَةَ
حَدَّثَنَا
وَكِيعٌ أَخْبَرَنَا
الْأَعْمَشُ
ح و
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
عَبْدُ
اللَّهِ بْنُ
دَاوُدَ
حَدَّثَنَا
الْأَعْمَشُ
عَنْ أَبِي وَائِلٍ
عَنْ عَبْدِ
اللَّهِ
قَالَ قَالَ رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
إِيَّاكُمْ
وَالْكَذِبَ
فَإِنَّ
الْكَذِبَ
يَهْدِي
إِلَى
الْفُجُورِ
وَإِنَّ
الْفُجُورَ يَهْدِي
إِلَى
النَّارِ
وَإِنَّ
الرَّجُلَ
لَيَكْذِبُ
وَيَتَحَرَّى
الْكَذِبَ
حَتَّى
يُكْتَبَ
عِنْدَ
اللَّهِ
كَذَّابًا وَعَلَيْكُمْ
بِالصِّدْقِ
فَإِنَّ
الصِّدْقَ
يَهْدِي
إِلَى الْبِرِّ
وَإِنَّ
الْبِرَّ
يَهْدِي
إِلَى الْجَنَّةِ
وَإِنَّ
الرَّجُلَ
لَيَصْدُقُ
وَيَتَحَرَّى
الصِّدْقَ
حَتَّى
يُكْتَبَ عِنْدَ
اللَّهِ
صِدِّيقًا
Abdullah (İbn Mes’ud
radiyallahu anh)'dan (rivayet edildiğine göre) Rasûlullah (s.a.v.) şöyle
buyurmuştur:
"Yalandan
sakınınız! Çünkü yalan (sahibini) fücur'a, fücur ise cehenneme götürür.
Gerçekten insan yalanı söyleye söyleye ve yalanı araya araya (o hale gelir ki)
nihayet Allah katında en yalancı (kimse diye) yazılır. Doğruluktan
ayrılmayanız. Çünkü doğruluk (sahibini) birr'e birr de cennet'e götürür.
Gerçekten insan doğruyu söyleye söyleye ve doğruyu araya araya (o hâle gelir
ki) nihayet Allah katında en doğru (insan olarak) yazılır."
İzah:
Buhârî, edeb; Müslim,
birr; Tirmizi, birr; İbn Mâce. mukaddime; Darimî, nikah ; Muvatta, kelam; Ahmed
b. Hanbel, I, 384, 405, 432.
Birr: İslam'ın
emrettiği, tavsiye ettiği her şeydir. Bakara suresi 177. ayete bakınız.
Bazıları "birr" halis iyilik bazıları ise cennet olduğunu
söylemişlerdir.
Fücur: Doğruluktan
ayrılmaktır. Günahlara dalmak manasına geldiğini söyleyenler.de vardır. Bu
kelime de bütün serlere şâmildir. Ve birr'in zıddıdır. Kişinin doğrucu veya yalancı
yazılmasından murad hakkında hüküm verilmesi ve kullara bildirilmesidir.
Hadis-i şerif doğruluğu
araştırmaya yani daima doğru söylemeye teşvik etmekte, yalancılıktan ve bu
hususta müsamaha göstermekten sakındırmaktadır. Çünkü yalan hususunda müsamaha
gösteren yavaş yavaş yalana alışır ve nihayet yalan söylemeyi adet haline
getirir ve yalancı damgasını alır. Doğru söylemeyi adet edinen de Allah teâlâ
nezdinde doğrucu diye tescil edilir.
Sıdk: Doğruluk altı
şeyde aranır ve bunlar bulunduğu takdirde sıdkm kemal mertebesi husule gelmiş
olur. Bu üstün dereceye sahip olan kimseye de "sıddîk" denir.
Sıdk'ın altı kimi şöyledir:
1. Sözde doğruluk:
Söylenen sözün gerçeğe uyması, vakıaya aykırı düşmemesi,
2. Niyyete doğruluk: Bunun
manası ihlâsdır ki, hayırlı bir işe kalb ile niyyet edib gafil olmaksızın
Allah'a yönelmekle olur.
3. Azimde niyyet:
Hayırlı olduğuna inanılan birşeyi yapmaya koyulmak ve bundan güçlenmek,
4. Vefa göstermekte
doğruluk: İşlemeye koyulduğu ve azmettiği hayırlı bir işi başarmakta sebat
gösterip onu tamamiyle yerine getirmek.
5. Amellerde doğruluk:
Gizli ve aşikâr yapılan bütün amelleri eşit tutup amellere riya
karıştırmaksızın hareket etmek.
6. Makamatta doğruluk:
Korku halinde ve emniyet halinde fark gözetmeksizin doğruluğa devam edip ondan
ayrılmamak.
İşte bu altı vasıfla
vasıflanan "sıddîk" olur. Bunlardan bir kısmı ile vasıflanan da
"sâdık" ismini alır. Doğruluktaki özellik insanı iyi amellere, birre
götürür. Esasen birrin manası Allah katında makbul olan ve kendine günah
karışmayan ameller ve ibadetlerdir. Böyle makbul ve iyi ameller de insanı
cennete götürür. Bu iyi ve güzel vasıfların zıddı olan yalan ise, insanı kötü
amellere ve günah işlere götürür. Günahlar da büyüdükçe insanı, cehenneme
iletir. Yalanın her çeşidini işleyip de bütün günahlara düşen kimseye
"kezzâb" büyük yalancı denir. Bu mertebeye düşenler yalancıların
cezasını çekerler.[Buharî, el-Edebu'l-Müfred (tercümesi), Ahlak Hadisleri,
A.Fikri Yavuz, I, 399-400.]